.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı; gündemi meşgul ederek demokrasiye zarar veren kara propagandanın, sadece Türkiye’de değil küresel anlamda bir sorun olduğunu gündeme getirmek; adil ve özgür seçimler için sürecin güvenliğinin nasıl sağlanacağı, bilgi kirliliğinin önüne ne şekilde geçileceği, özgür basının bu süreçte oynadığı rolün önemine dair görüşleri konunun uzmanı panelistler tarafından masaya yatırılması amacıyla başlattığı “Dünyadaki Seçim Süreçlerinde Enformasyon Güvenliği” konulu panel serisinin ikinci ayağını Estonya Cumhuriyeti’nin başkenti Tallinn’de düzenledi.
Alanında uzman isimlerin konuşmacı olarak yer aldığı panele, Türkiye Cumhuriyeti Tallinn Büyükelçisi Sayın Başak Türkoğlu ile bürokrat, akademisyen, basın mensubu, düşünce ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi pek çok seçkin davetlinin yanı sıra uluslararası kuruluşlardan ve üniversitelerden de birçok kişi katılım sağladı.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un mesajıyla başlayan panelde, İletişim Başkanı Altun, demokrasinin önkoşulu olan seçimlerin adil, özgür ve çoğulcu sonuçlar ortaya koyması için gerekli şartların oluşturulmasına ve özellikle seçim dönemlerinde kamuoyunda bazen bilinçli bazen de eksik bilgi akışı yüzünden yaşanan ve hâli hazırda küresel güvenlik ve istikrar için büyük bir tehdit olan dezenformasyon olgusunun zararlarına dikkat çekti. İletişim Başkanı Altun mesajında ayrıca son birkaç yılda çeşitli batı ülkelerinin seçim süreçlerinde yaşadıkları tartışmaların, demokratik kurumların işlevselliği açısından dezenformasyonla mücadelenin ne kadar önemli olduğunun ortaya çıktığını vurguladı.
İletişim Başkanı Altun’un mesajlarının ardından başlayan panelin moderatörlüğünü, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Giray Sadık gerçekleştirdi. Estonya Merkez Partisi, Estonya Parlamentosu ve Estonya – Türkiye dostluk gurubu üyesi Marko Šorin, Fenerbahçe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ece Baban, Postimees Dış Haberler Editörü Külli Kapper ve Tartu Üniversitesi Araştırma Görevlisi İzzet Yalın Yüksel; seçim güvenliği, dezenformasyonla mücadele, basının adil ve özgür seçimlerde oynadığı rol hakkındaki düşüncelerini ifade ettiler.
Panelin moderatörü Giray Sadık; çağımızın önemli sorunlarından bir tanesinin bilgi güvenliği olduğunu vurgulayarak Hollanda, İspanya, Pakistan gibi dünyanın birçok ülkesinde yapılacak olan seçimlerde bilgi güvenliğine dikkat çekilmesi açısından kritik bir yere sahip olduğunu ifade etti. Konuşmacıların çeşitliliği açısından düzenlenen bu panelin konuya farklı bir bakış açısı katacağını vurgulayarak sözü panelistlere bıraktı.
Panelin ilk konuşmacısı olarak söz alan Marko Šorin konuya Estonya açısından bakarak, Estonyalıların geçmişten edindiği tecrübelerle satır aralarını okumak, haberlerin kaynaklarını araştırmak ve aslında dezenformasyonu tespit edebilmek gibi bazı yetiler kazandığını belirtti. Öte yandan Šorin, Estonya’nın hem küçük bir ülke olmasının hem de dilinin öğrenme açısından zor olması gibi hususlardan dolayı dış kaynaklardan gelebilecek olan dezenformatif çabalarının önünde doğal bir set oluşturduğunu vurguladı.
Panelist Külli Kapper; seçim yasaları, konusuna değinerek herkesin oy kullanabilmesi için inanların siyasi haklarının yasalar tarafından garanti altına alınmasının elzem olduğunun altını çizdi. Ardından seçim sisteminin açık ve şeffaf olması ve aynı zamanda uluslararası gözlemcilerin de seçim sürecini engelsiz bir şekilde takip edebilmesinin seçim güvenliğinin bir garantisi olduğuna değindi. Son olarak seçimlerin farklı kitleler tarafından şeffaf bir şekilde değerlendirilebilmesi ve takip edilebilmesi konusunu değinen Kapper, seçimlerin açık ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi seçimlerle ilgili şikayetlerin medyanın, sivil toplum kuruluşlarının da görebileceği bir şekilde değerlendirilmesinin seçim süreçlerinde meydana gelebilecek dezenformatif faaliyetlerin önüne geçebileceğini belirtti.
Paneldeki bir sonraki konuşmacı olan İzzet Yalın Yüksel konuya akademik perspektiften yaklaşarak, dezenformasyonun aslında sadece doğru bilgiye zarar vermeyi değil aynı zamanda bilginin kendisine müdahale etmeyi de amaçladığını belirterek konuşmalarına başladı. Yüksel; aldatma, bilgiyi muğlaklaştırma, kamuoyunu yanlış bilgilendirme gibi dezenformatif faaliyetlerin terör örgütleri tarafından da sisteme müdahale etmek için kullanıldığını ve sosyal medyanın bunun için önemli bir mecra olduğunu ifade etti. Diğer taraftan karşı propaganda, dezenformasyonun yayılımının yasal yollarla maliyetli hale getirme ve özellikle medya okur yazarlığını yaygınlaştırma gibi yöntemlerle dezenformatif faaliyetlerin önüne geçebileceğine dikkat çekti. Öte yandan Estonya’nın medya okuryazarlığı konusunda kendini hayli geliştirdiğini sözlerine ekleyerek Estonya’nın dezenformasyona daha az maruz kalmasının bir sebebinin de medya okuryazarlığının gelişmiş olması diyerek konuya başka bir perspektif getirdi.
Panelde son olarak söz alan Ece Baban, dezenformasyon, manipülasyon, bilgi kirliği ve mezenformasyon gibi kavramlar arasındaki farklılıklardan bahsederek esasen bunları kullanan aktörlerin çok sayıda hedef kitleyi hedef aldığını ve son yıllarda dezenformasyon faaliyetlerinin teknolojinin gelişmesiyle birlikte hiç olmadığı kadar yoğunlaştığını belirtti. Bu tür çabaların aslında kitleleri etkileyerek yeni bir psikolojik savaş için kullanıldığını ve dezenformasyon sürecinin ilk adımı olarak mesajın kaynağı kendini gizleyerek başladığını ve en nihayetinde kitlelerin dezenformatif bilgiyi gerçek sanmasıyla sonuçlandığını sözlerine ekledi. Baban, bu tür faaliyetlerin aynı zamanda kutuplaşmayı ve ideolojik ayrışmayı hızlandırdığını bunların önüne geçebilmek içinse medya okuryazarlığının artırılması gerekliliğinin öneminden bahsetti.
GÜNDEM
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024GENEL
10 Ekim 2024EKONOMİ
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024GENEL
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.